- Zur Kenntnis nehmen (haberdar olmak)
- “Ich nehme Ihre Bedenken zur Kenntnis.” (Endişelerinizi haberdar oluyorum.)
- In Kauf nehmen (kabullenmek, göze almak)
- “Man muss manche Risiken in Kauf nehmen.” (Bazı riskleri göze almak gerekir.)
- In Anspruch nehmen (yararlanmak, kullanmak)
- “Sie nimmt die Beratung in Anspruch.” (Danışmanlıktan yararlanıyor.)
- Zur Sprache bringen (gündeme getirmek)
- “Wir sollten dieses Thema zur Sprache bringen.” (Bu konuyu gündeme getirmeliyiz.)
- Zum Ausdruck bringen (ifade etmek)
- “Er bringt seine Meinung klar zum Ausdruck.” (Görüşünü açıkça ifade ediyor.)
- Zum Einsatz kommen (kullanılmak)
- “Neue Technologien kommen hier zum Einsatz.” (Yeni teknolojiler burada kullanılıyor.)
- Zum Abschluss bringen (tamamlamak)
- “Sie hat ihr Studium zum Abschluss gebracht.” (Eğitimini tamamladı.)
- In Betracht ziehen (düşünmek, göz önünde bulundurmak)
- “Wir sollten alle Optionen in Betracht ziehen.” (Tüm seçenekleri göz önünde bulundurmalıyız.)
- Zum Ausdruck kommen (ifade bulmak)
- “Seine Kreativität kommt in seiner Kunst zum Ausdruck.” (Yaratıcılığı sanatında ifade buluyor.)
- In Erwägung ziehen (dikkate almak)
- “Ich ziehe es in Erwägung, einen neuen Job zu suchen.” (Yeni bir iş aramayı dikkate alıyorum.)
- Zur Anwendung kommen (uygulanmak)
- “Diese Regel kommt oft zur Anwendung.” (Bu kural sıkça uygulanır.)
- Unter Druck setzen (baskı yapmak)
- “Er setzt seine Mitarbeiter nicht unter Druck.” (Çalışanlarına baskı yapmıyor.)
- In Frage stellen (sorgulamak)
- “Man darf alles in Frage stellen.” (Her şeyi sorgulamak serbesttir.)
- Zur Geltung kommen (kendini göstermek)
- “Ihre Talente kommen in diesem Projekt zur Geltung.” (Yetenekleri bu projede kendini gösteriyor.)
- In Kontakt treten (iletişime geçmek)
- “Ich werde bald mit ihm in Kontakt treten.” (Yakında onunla iletişime geçeceğim.)
- Zum Vorschein kommen (ortaya çıkmak)
- “Die Wahrheit kommt immer zum Vorschein.” (Gerçek her zaman ortaya çıkar.)
- Außer Acht lassen (göz ardı etmek)
- “Man sollte wichtige Details nicht außer Acht lassen.” (Önemli detayları göz ardı etmemeli.)
- Zum Einsatz bringen (kullanmaya başlamak)
- “Wir bringen neue Methoden zum Einsatz.” (Yeni metodları kullanmaya başlıyoruz.)
- In Bewegung setzen (harekete geçirmek)
- “Dieses Ereignis hat viele Veränderungen in Bewegung gesetzt.” (Bu olay birçok değişikliği harekete geçirdi.)
- In Erfüllung gehen (gerçekleşmek)
- “Sein Traum ist endlich in Erfüllung gegangen.” (Hayali nihayet gerçekleşti.)
- Zum Tragen kommen (etkili olmak)
- “Ihre Erfahrung kommt in schwierigen Situationen zum Tragen.” (Deneyimi zor durumlarda etkili oluyor.)
- In Zweifel ziehen (kuşku duymak)
- “Ich ziehe seine Entscheidung in Zweifel.” (Kararından kuşku duyuyorum.)
- Zur Verantwortung ziehen (sorumlu tutmak)
- “Sie müssen zur Verantwortung gezogen werden.” (Sorumlu tutulmalılar.)
- Zum Stillstand bringen (durdurmak)
- “Der Streik hat die Produktion zum Stillstand gebracht.” (Grev üretimi durdurdu.)
- Zum Ausgleich bringen (dengelemek)
- “Wir müssen unsere Ausgaben und Einnahmen zum Ausgleich bringen.” (Giderlerimizi ve gelirlerimizi dengelemeliyiz.)
- Einen Vorschlag machen (bir öneri yapmak)
- “Er hat im Meeting einen interessanten Vorschlag gemacht.” (Toplantıda ilginç bir öneri yaptı.)
- Eine Rolle spielen (bir rol oynamak)
- “Erfahrung spielt bei dieser Arbeit eine große Rolle.” (Bu işte deneyim büyük bir rol oynar.)
- Eine Entscheidung fällen (bir karar vermek)
- “Das Gericht wird bald eine Entscheidung fällen.” (Mahkeme yakında bir karar verecek.)
- Einen Bericht erstatten (bir rapor sunmak)
- “Der Manager wird über das Projekt einen Bericht erstatten.” (Yönetici projeye dair bir rapor sunacak.)
- Eine Meinung vertreten (bir görüşü savunmak)
- “Sie vertritt eine andere Meinung in dieser Angelegenheit.” (Bu konuda farklı bir görüş savunuyor.)
- Einen Beitrag leisten (katkıda bulunmak)
- “Jeder kann zum Umweltschutz einen Beitrag leisten.” (Herkes çevre korumaya katkıda bulunabilir.)
- Zur Diskussion stellen (tartışmaya açmak)
- “Wir stellen unsere Pläne zur Diskussion.” (Planlarımızı tartışmaya açıyoruz.)
- Ein Angebot machen (bir teklif yapmak)
- “Das Unternehmen hat ihm ein gutes Angebot gemacht.” (Şirket ona iyi bir teklif yaptı.)
- Eine Änderung vornehmen (bir değişiklik yapmak)
- “Wir müssen einige Änderungen an den Plänen vornehmen.” (Planlarda bazı değişiklikler yapmalıyız.)
- Eine Prüfung ablegen (bir sınavı tamamlamak)
- “Sie legt nächste Woche ihre Abschlussprüfung ab.” (Gelecek hafta final sınavını tamamlayacak.)
- Einen Besuch abstatten (bir ziyaret yapmak)
- “Wir werden unseren Großeltern einen Besuch abstatten.” (Büyüklerimize bir ziyaret yapacağız.)
- Zum Nachdenken anregen (düşündürmek, teşvik etmek)
- “Dieser Artikel regt zum Nachdenken an.” (Bu makale düşündürüyor.)
- Eine Wahl treffen (bir seçim yapmak)
- “Wir müssen eine Wahl zwischen diesen Optionen treffen.” (Bu seçenekler arasında bir seçim yapmalıyız.)
- Eine Frage klären (bir soruyu açıklığa kavuşturmak)
- “Wir sollten diese Frage vor dem Meeting klären.” (Bu soruyu toplantıdan önce açıklığa kavuşturmalıyız.)
- Ein Problem lösen (bir sorunu çözmek)
- “Sie arbeitet daran, das Problem zu lösen.” (Sorunu çözmek için çalışıyor.)
- Ein Gespräch führen (bir konuşma yapmak)
- “Sie führten ein langes Gespräch über ihre Zukunft.” (Gelecekleri hakkında uzun bir konuşma yaptılar.)
- Einen Kompromiss finden (bir uzlaşma bulmak)
- “Wir müssen einen Kompromiss in dieser Angelegenheit finden.” (Bu konuda bir uzlaşma bulmalıyız.)
- Eine Lösung finden (bir çözüm bulmak)
- “Es ist wichtig, schnell eine Lösung zu finden.” (Hızlı bir çözüm bulmak önemlidir.)
- Einen Plan ausarbeiten (bir plan hazırlamak)
- “Das Team arbeitet einen detaillierten Plan aus.” (Takım detaylı bir plan hazırlıyor.)
- Einen Fehler eingestehen (bir hatayı kabul etmek)
- “Es ist wichtig, seine Fehler einzugestehen.” (Hatalarını kabul etmek önemlidir.)
- Eine Entscheidung umsetzen (bir kararı uygulamak)
- “Die Entscheidung wurde schnell umgesetzt.” (Karar hızla uygulandı.)
- Einen Gedanken ausdrücken (bir düşünceyi ifade etmek)
- “Er drückt seine Gedanken klar aus.” (Düşüncelerini açıkça ifade ediyor.)
- Ein Versprechen halten (bir sözü tutmak)
- “Es ist wichtig, seine Versprechen zu halten.” (Verilen sözleri tutmak önemlidir.)
- Eine Aufgabe übernehmen (bir görevi üstlenmek)
- “Er hat die Aufgabe bereitwillig übernommen.” (Görevi istekle üstlendi.)
- Eine Position beziehen (bir pozisyon almak)
- “Man muss in dieser Frage klar eine Position beziehen.” (Bu konuda net bir pozisyon almak gerekir.)
Bu liste, “Funktionsverbgefüge” yapılarının çeşitliliğini ve Almanca’da nasıl kullanıldıklarını göstermektedir. Her örnek, yapıların günlük konuşma dilinde nasıl kullanıldığını anlamada yardımcı olur ve Almanca öğrenenler için pratik bir kaynak oluşturur.